Güzelliğin yüzyıllardır değişmeyen ve en basit tanımına göre bir şeyin güzel olabilmesi için uyumlu,simetrik ve doğal olması gerekiyor. Güzellik kavramı yüzyıllar içinde modaya göre değişiklikler gösterse de, bu 3 temel öğe asla değişmemiştir. Yani bir uzvun vücudun diğer kısımları ile uyumlu olması şart. İri bir yüzde -dünyanın en güzel burnu da olsa- küçücük bir burun çirkin duracaktır.

Estetik ameliyatlar, yüzyıllar içinde insan gözünün geliştirdiği ve üzerinde konsensus sağladığı bazı güzellik kriterlerine bağlı kalınarak yapılır. Buna göre yüzümüzde bizi güzel gösteren şey, açılar oranlar ve ölçülerdir.

Örneğin burun ile dudak arasındaki açı kadınlarda 100-110 derece ise burun kalkık ve hoş görünür. Ancak kalkık burnun hoş görünmesinden yola çıkarak ”o halde burnu ne kadar çok kaldırırsak o kadar güzel görünecektir” diye düşünmek de doğru değildir. Zira bu açı 120 -130 derece olduğunda elde edilen sonuç yapay, doğal görünmeyen itici (Domuz burnu) bir görünüm olacaktır.

Doğal sonuçlar elde etmeye çalışarak ameliyat yapmak felsefik bir yaklaşımdır. Meslekte geçirilen uzun yıllar sonunda, artık herkesin gördüğünde ”Aaaa ne kadar güzel burun, kime yaptırdın” demesinden mutlu olduğumuz yılların geride kalmasıyla edinilen bir felsefedir. Estetik ameliyat olanların sadece güzelleşmek için bu ameliyatları yaptırdıklarını sanmak yanlıştır.

Burun estetiği için başvuran hastalarımızın çoğunun hedefi normalleşmek ya da doğallaşmaktır. Bu bilinçle, burun estetiğini yüze yakışacak ve doğal görünecek bir şekilde yapıyoruz.